Yaşlanmayla birlikte bağırsak mikrobiyotasında oluşan değişiklikler yaşlanma sürecini belirleyen önemli etkenlerden biridir. Bağışıklık sisteminde de yaşlanmaya bağlı fizyolojik değişiklikler oluşmaktadır, hem doğal hem de kazanılmış bağışıklık ilerleyen yaşla birlikte değişmektedir. Bunun; kemik iliğinde ve iç salgı bezlerinde oluşan değişiklikler, iltihaplanmanın ve kronik stresin artması gibi birçok farklı nedeni vardır. Sindirim sistemindeki fizyolojik değişikliklere, yaşlanmayla birlikte beslenmenin de önemli ölçüde değişmesi eklendiğinde bağışıklık sisteminin olumsuz yönde etkilenmesi artar, mikrobiyota dengesi bozulur. Pek çok bakteriyel grubun tür çeşitliliğindeki azalma, besin değişiklikleri ve bağırsak geçiş süresi gibi sindirim değişiklikleri kolonda hastalığa sebep olabilmektedir. Yaşlanmaya bağlı olarak artan sağlık sorunları, mikrobiyota ile ilişkilidir ve farklı mekanizmalar üzerinden ortaya çıkabilmektedir.
Probiyotikler yaşlanmaya bağlı ortaya çıkan hastalıkların tedavisinde önemlidir.
Probiyotik kullanımının; bağışıklık fonksiyonlarının düzenlenmesi, sistemik enfeksiyonların ve kanserlerin önlenmesi, antibiyotik yan etkilerinin azaltılması, kabızlık ve iltihabi bağırsak hastalıklarının tedavisi gibi birçok sağlık sorununda etkili olduğunu gösteren çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ayrıca, probiyotik ve prebiyotik kullanımının zararlı mikroorganizmaların azalmasını ve yararlı mikroorganizmaların bağırsak düzeylerinin artmasını sağladığı iyi bilinmektedir. Bu uygulamalar bağırsak mikrobiyotasına ve yaşla ilişkili değişikliklere karşı iyi gelebilir. Probiyotikler yaşlı insanlarda en çok görülen, hastanede yatmayı gerektiren enfeksiyonlardan olan Clostridium difficile ilişkili ishali azaltabilir. Bu kapsamda yaşlanmaya bağlı ortaya çıkan bazı hastalıkların önlenmesinde ve/veya tedavisinde uygun şekilde probiyotik ve prebiyotiklerin tüketilmesi çok önemlidir. Beslenmenin optimize edilmesi, yaşlanma sırasında sağlığın korunabilmesi için en kolay ve ucuz yöntemlerden biridir.
Yaşlılık döneminde beslenme önerileri doğrultusunda sağlıklı beslenmenin sağlanması, enerji ve besin ögelerinin önerilen düzeyde tüketilmesine ve beslenme yetersizliğine bağlı oluşabilecek akut ve kronik sağlık sorunlarının oluşumunun önlenmesine katkıda bulunur. Bu öneriler arasında; kalsiyum içeriği yüksek besinler, su ve diğer sıvıların yeterli miktarda tüketimi de yer almaktadır.
Yaşlılıkta kalsiyum içeriği yüksek besinler tüketin.
Kalsiyum, çocukluk ve yetişkinlik döneminde olduğu gibi yaşlılık döneminde de kemik sağlığının korunmasında önemli rol oynar. Yaşlanmaya bağlı olarak, D vitamininin metabolizmasındaki değişiklik nedeniyle kalsiyumun emilimi azalır. Yeterli kalsiyumun alınması kemik mineral kaybını azaltır, kemik sağlığının korunmasını sağlar. Bu nedenle yaşlılıkta kalsiyum içeriği yüksek besinler (süt, yoğurt, kefir, peynir vb.) tüketilmelidir. Yaşlılıkta görülen osteoporoz ve osteomalasia riskinin azaltılması için de süt grubu besinlerin tüketimi artırılmalıdır.
Sıvı ve kalsiyum ihtiyacına karşı süt ürünleri tüketin.
Yaşlılıkta susama duyusunun azalması nedeniyle sıvıların yeterince tüketilmemesi, dehidrasyona neden olabilmektedir. Sık idrara çıkma ve vücutta daha az sıvı tutulması sonucunda, toplam vücut suyu azalır. Yaşlılar günde en az 2000 ml sıvı tüketmelidir. Bu gereksinmeyi karşılamak için günde 8-10 su bardağı su tüketilmesi gereklidir. Yeterli su veya sıvının tüketilmesi; normal böbrek fonksiyonlarının sürdürülmesi, idrar yolları enfeksiyonları, böbrek taşları ve kabızlığın önlenmesi açısından gereklidir. Süt, kefir, ayran, taze sıkılmış meyve suları ve çorbalar yaşlılar için uygun sıvı kaynaklarıdır ve aynı zamanda diğer besin ögelerini de içerirler. Yaşlı bireylerin sıvı alımında ve kalsiyum gereksinmesini karşılamada süt ürünleri tavsiye edilen içeceklerdir.
Bu önerilerden yola çıkarak, kefir probiyotik özelliği olan, kalsiyum içeriği yüksek sıvı gıda olduğu için yaşlı beslenmesinde yer verilmesi gerekli gıdalardan biridir. Kefirin faydaları yazımızı okumak için tıklayabilirsiniz.